BİR KÖLENİN ÖYKÜSÜ: SERGÜZEŞT


Bir köle olan Dilber'in hayatının anlatıldığı romanda Samipaşazade Sezai, köleliğe o döneme kadar hiç işlenmemiş bir bakış açısıyla bakar. Kölelik kavramını bu denli işleyen ve eleştiren ilk romandır Sergüzeşt. Öyle ki bu roman, dönemin hükümeti tarafından tehlikeli görülür ve yazarı Sezai'ye göz hapsi cezası verilir.

! Yazının devamında içerikle ilgili bilgiler yer almaktadır !

Romanın başkarakteri Dilber, Kafkasya'dan getirilmiş, 13 yaşlarında bir köledir. Dilber, önce esirlerin sonra sahiplerinin eziyetlerine maruz kalır. Tek isteği özgür bir çocuk olmaktır. Sergüzeşt'ten önceki romanlara baktığımızda kölelerin bu denli eziyet gördüğüne rastlamayız. Hatta Ahmet Mithat, Canan'la birlikte köleliği över ve odalık mevzuunu övünülecek bir şeymiş gibi gösterir.

Dilber'e en çok kadınlar eziyet eder ancak Sezai; kadınların, eşleri tarafından dövüldükleri için sertleşip merhametsiz ve neşesiz hale geldiklerini söyler. Onun bu bakış açısı, dönemi için yenidir.

Dilber, ikinci sahiplerinin yanında daha rahat gibi görünse de, orada da köleliğinden ötürü hakaretlere uğrar. Evin hanımı soyluluk meraklısıdır, oğlu Celal Bey'in de soylu ile evlenmesini, bir köle ile asla evlenemeyeceğini söyler. Bu noktada yazar, gençlerin istedikleri kişiyle evlenmelerini engelleyen aileleri Celal Bey'in ağzından uzun uzun eleştirir.

Dilber üçüncü kez satıldığında bu defa İstanbul dışı bir mekanı, Mısır'ı görürüz. Dilber, burada da odalık olmayı şiddetle reddettiği için eziyet görür. Yine burada, Türk edebiyatında ilk defa göreceğimiz erkek köle karakterle karşılaşırız. Cevher hadım bir harem ağasıdır. Hadım olmasına rağmen onun hala bir erkek olduğunu, onun da duyguları olduğunu hatırlatmak istermiş gibi, yazar, Cevher'i Dilber'e sevdalandırır. Cevher'in sevdasında bir koruyuculuk da vardır. Dilber rahat uyusun diye onun kapısı önünde yatan Cevher, Halit Ziya'nın Aşk-ı Memnu'da canlandırdığı Beşir'i andırır.

Romanda yer yer romantizm etkileri görülmekle birlikte bazı bölümler oldukça gerçekçidir. Hatta Sezai, Dilber'in psikolojisini en iyi şekilde yansıtmaya çalışır. Dilber'in baykuş ötmesinden korktuğu bölüm buna örnek gösterilebilir. Celal Bey'in, aşkından aklını yitirmesi ise romantizm etkisidir. Yine bu yönüyle Celal, halk hikâyelerindeki aşık tiplerini anımsatır. Romanın sonunda Dilber'in tam kurtulduğu sırada Nil Nehri'ne atlaması, gerçekçi değil romantiktir.

Edebiyat eleştirmenleri, Sergüzeşt romanını gerçekçi bulmaz. Çünkü onlara göre, Dilber'in bu kadar eziyet görmesi inandırıcı değildir. Ancak Sezai'nin annesinin de Kafkasyalı bir köle olduğunun göz önünde bulundurulması gerekir. Sezai, köleliği ve onun kötü yanlarını annesinden dinlemiş olmalıdır.

Yazar, dilde sadeleşmeyi savunmuş bir sanatçıdır. Romanın bir bölümünde "Osmanlı Türkçesi"ni "Arapça" diyerek eleştirir:

" Türkçenin kendisine özgü bir edebiyatı olduğunu işittiği zaman tamamıyla inanmamışsa da yine de şaşırmıştı. İstanbul'a ilk geldiği günlerde sofralarda lisan bahsi geçerken 'Türkçe, Bizanslıların konuştuğu lisandan alınmıştır...' deyip de etraftakilerin gülümsediklerini görerek 'Yoksa Mısır'da şimdi konuşulan Arapçadan mı?' Sonra öfkelenerek 'Bilinmez ki, doğuda her hakikat kadınlar gibi örtülü...' demişti."

YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR:

İnci Enginün - Tanzimattan Cumhuriyete Yeni Türk Edebiyatı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI