TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT
"Çünkü aşk bir emr-i tabiîdir ki, nev-i benî âdemin her bir kısmında, yani erkeğinde dişisinde, ufağında büyüğünde, sabisinde baliğinde, gencinde ihtiyarında, fakirinde zengininde, akilinde gabisinde, âliminde cahilinde, medenîsinde bedevîsinde zuhur eder. Herkesin gönlü aşk ile yoğrulmuştur."
Dünya döner, mevsimler döner, gün döner; insan değişir, hayat değişir, bakış değişir; su akar, değişir... Bazısı ağır ağır olur bu değişimlerin, bazısı ani bir uyanışla. Tanzimat Dönemi de hayatın pek çok alanında değişimin ayak seslerinin duyulduğu bir dönemdir. Batı'dan esen rüzgârlar Osmanlı'yı bazen heyecanlı ama çoğu zaman sancılı durumlara sürüklemiştir. Batılılaşma süreci en üst kurumlardan ev içlerine kadar hayatın her alanında kendini göstermiştir. 1872 yılında tefrika edilmeye başlayan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, edebiyatımıza yeni bir türü, roman türünü, kazandırmış olan bu sürecin ilk meyvesidir.
ŞEMSETTİN SAMİ
Romanın yazarı Şemsettin Sami, 1850 yılında Arnavutluk'ta doğdu. Küçük yaşta iyi hocalardan Arapça ve Farsça öğrendi. Ortaöğrenimini tamamladığı Rum lisesinde Fransızca, İtalyanca ve Eski Yunancaya hakimiyet kazandı. 1871'de İstanbul'a gelerek matbuat kalemine girdi. İlk telif eseri olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanı 1872-1873 yılları arasında Hadîka gazetesinde tefrika edildi. 1874 yılında Sabah gazetesini çıkarmaya başladı. 1880'de Abdülhamit'in isteği üzerine saraya alınarak Teftiş-i Askerî Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi. Kendi devrinin en büyük dil bilgini kabul edilen Şemsettin Sami; hazırladığı Kamus-ı Türkî, Kamus-ı Fransevî adlı sözlükleri ve altı ciltlik Kamusu'l-Âlâm adlı ansiklopedisiyle meşhurdur. Ayrıca Victor Hugo'nun "Sefiller" ve Daniel Defoe'nun "Robinson Crusoe" adlı romanlarını ilk kez Türkçeye kazandırmıştır.
TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT
-------------------------------------------------------içerik uyarısı-----------------------------------------------------
"Aksaray'da ufacık oda. Tantanalı değil, lakin pek temiz döşenmiş bir odada, yüzünde bir hüsn ü ânın harabeleri nümayan, elli elli beş yaşında bir kadın, minder üstünde oturup bir şey dikiyor idi. Gözü dikişte, eli iğnede, lakin zihni başka yerde olup bir şey düşünüyor, düşündükçe mahzun ve mükedder olur gibi görünüyor idi."
Aksaray'da mütevazı bir evde dul Saliha Hanım, oğlu Talat ve Arap dadı yaşamaktadır. Saliha, oğlu Talat'ı görücü usulüyle değil kendisinin beğendiği, sevdiği bir kızla evlendirmek istemektedir. Bir gün Talat, tütün almaya gittiği dükkanın üstündeki cumbada Fitnat'ı görür ve ona âşık olur.
Fitnat, Tütüncü Hacı Baba'nın evlatlığıdır ve evden dışarı çıkarılmamaktadır. O da cumbadan zorlukla görebildiği Talat'a ilk görüşte âşık olmuştur. Ancak birbirleriyle görüşmeleri Fitnat'ın üvey babası yüzünden mümkün değildir.
----------------------------------------------------------içerik uyarısı---------------------------------------------------
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın tefrikası sunulurken Şemsettin Sami, bu eserin amacının görüşmeden yapılan evliliklerin acı sonuna dair ibretlik bir hikâye anlatmak olduğunu söyler. Romanda ayrıca kadınların eve kapatılmaları, okutulmamaları, erkekler tarafından kötü muamele görmeleri gibi kadın hakları meselelerine de değinilmiştir. Böylece Şemsettin Sami, kendisinden sonra tüm Tanzimat yazarları tarafından kullanılacak olan kadın sorunları üzerinden toplumu eleştirme geleneğini de başlatmış olur.
Matbaanın gelişimiyle kitap basımının çoğaldığı yıllarda ülkede romancı olmadığı için yayıncılar âşık hikâyeleri, meddah hikâyeleri gibi geleneksel hikâyeleri basıyorlardı. Dolayısıyla Tanzimat yazarları, piyasayı ele geçirmek için o metinlerdeki gibi bir dil kullanmışlardır.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ta modern romanın gerektirdiği sebep-sonuç ilişkisi pek fazla kurulamamıştır. Örneğin "ilk görüşte âşık olma" halk hikâyelerinden gelen bir motiftir. Öte yandan modern romana ait unsurlar da görülür. Mekânların isimlerinin verilmesi, masal ve hikâyelerden farklı olarak olayın saraylarda, köşklerde değil küçük bir evde geçmesi, gündelik hayatın izlerinin görülmesi vb.
------------------------------------------------------------içerik uyarısı-----------------------------------------------
"İşte bizim Talat, bunca müddetten beri sayıkladığı mahbubesinin yanına oturmuş. Eli Fitnat'ın pamuk gibi ellerinde kapanmış. Fitnat'ın o güzel sesi Talat'ın kulağına aksediyor. Fakat Talat'ın o vakit ne hal kesp ettiğini tarif etmek, doğrusu imkânın haricinde."
Talat ilk görüşte âşık olduğu Fitnat ile görüşmenin yollarını bulmaya çalışır ancak Hacı Baba'yı atlatabilmenin bir yolu yoktur. Bunun üzerine çareyi kadın kılığına girmekte bulur. Artık adı Ragıbe Hanım'dır. Fitnat'la tanışması için bir şeyi bahane etmesi gerekecektir. Bunun için de en uygun yol, Fitnat'ın işlediği nakışlarla ilgilenmektir. Tavsiye edilen bir nakış ustasının yanına kadın kılığına girerek gider. Tesadüf bu ya, bu kadın onu Fitnat'ın yanına götürür. Artık her gün Fitnat'tan nakış dersleri alıyor ve karşılığında ona okuma yazma öğretiyordur. Talat çok mutludur ancak Fitnat onu tanımamakta ve Talat'ın ablası sanmaktadır.
-------------------------------------------------------içerik uyarısı------------------------------------------------------
Şemsettin Sami, zamanının en önemli dil bilgini olarak bilinmektedir. Altı dil bilen yazar, sözlükler yazmış ve dil üzerine çalışmalar yapmıştır. Öte yandan tek romanı olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ta kullandığı dil son derece sadedir. Mehmet Kaplan, yazarın bu tutumunun, Divan edebiyatının çok süslü ifade tarzına karşı şuurlu bir reaksiyon, olarak izah edilebildiğini söyler. Özellikle diyaloglarda konuşma diline sadık kalması, şiveleri bile olduğu gibi yazması, Şinasi'nin tiyatrosundan sonra yerel ağızların edebi türlere ilk girişi sayılır. Orhan Okay ise bunu orta oyunu ve Karagöz oyununun tesiri olarak yorumlar. (Ben de bu yoruma katılıyorum.)
--------------------------------------------------------içerik uyarısı-----------------------------------------------------
"Eyvah!.. Benim muhabbetim neye yarar? Onun muhabbeti neye yarar? Bu muhabbetlerimizi kendimizle beraber mezara götüreceğiz. Muradımıza nail olamayacağız. Bu aşk ve muhabbet bizim celladımız olacaktır."
Günler geçer, Talat'ın kadın kılığında oynadığı oyun sürerken bir felaket peyda olur. Hacı Baba, Fitnat'ı ellili yaşlarında, zengin bir dul olan Ali Bey'le evlendirmeye karar verir. Fitnat yıkılmıştır. Bir gün Ragıbe sandığı Talat'a evlendirileceğini ve aslında Talat'a âşık olduğunu anlatır. Bunun üzerine Talat dayanamaz, peruğunu çıkarır ve kendini ifşa eder. Bir anlığına kavuşan âşıkların mutluluğu çok sürmeyecektir. Hacı Baba, yazlığa gidiyoruz, yalanıyla Fitnat'ı Ali Bey'in konağına götürür. Nikahlarını Fitnat'ın haberi bile olmadan kıymışlardır.
-------------------------------------------------------içerik uyarısı-----------------------------------------------------
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Türkçe yazılmış ilk roman olarak tarihe geçer. Geleneksel anlatılarımız olan mesnevi ve masallardaki doğaüstü olaylar, burada yerini gündelik hayattan olaylara bırakır ve bu da eseri roman olarak tanımlamamıza imkan verir. Ancak her şeyin ilkinde olduğu gibi bu romanda da bazı acemilikler söz konusudur. Prof. Dr. Nurullah Çetin, eserin Batılı roman tarzında bazı özelliklere sahip olmasına rağmen geneli itibariyle klasik Doğu hikâyelerinin biraz değişik bir devamı olduğunu söyler. Zaten Şemsettin Sami'nin asıl amacı da bir sanat eseri olarak roman yazmak değil, toplumsal ve ahlakî öğüt ve ibretleri telkin etmektir.
-------------------------------------------------------içerik uyarısı-----------------------------------------------------
"Ah, seni bir gün sağ görsem... Ben sana kızım desem... Sen bana babam desen... Sevdiğin Talat ile evlendirsem... Kendimi evlatsız zanneder iken iki evlat... Ah!.. Onun için Zekiye'me benziyorsun. Zekiye'min kızı imişsin. Ah, ah! Bile idim..."
Fitnat, zorla evlendirildiği Ali Bey'den sürekli kaçar. Ali Bey ise ona çok nazik davranır. Bir gün Fitnat'ın sürekli boynunda olan muska Ali Bey'in eline geçer. Bu muska Fitnat'a annesinin yadigârıdır ve Fitnat 18 yaşına gelince açıp okuması vasiyet edilmiştir. Ali Bey muskayı açınca içinden eski karısının yazdığı bir mektup çıkar. Fitnat Ali Bey'in öz kızıdır. Bunu öğrenen Ali Bey Fitnat'ın odasına koşar. Ona, onu sevdiğiyle evlendireceğini, kendisinin babası olduğunu müjdeleyecektir. Ancak Fitnat'ın intihar ettiğini görür. Tesadüfen oraya gelmiş olan Talat da Fitnat'ın öldüğünü görünce oracıkta kederinden ölüverir. Ali Bey ise delirir ve 6 ay sonra o da ölür.
-------------------------------------------------------içerik uyarısı-----------------------------------------------------
Şemsettin Sami romanının sonuyla tüm okurlarına gençlerin rızası alınmadan, birbirlerini tanımadan yapılan evliliklerin acı sonunu göstermiş olur. Yazar, ayrıca vermek istediği mesajı vurgulamak için tesadüflere sıkça başvurur. Eleştirmenlerce, kolaya kaçmak, olarak değerlendirilen bu durum için Orhan Okay ise tesadüflerin çokluğunun romanı gerçekçilikten uzaklaştırarak bir masala dönüştürdüğünü söyler. Ancak bence bu durumu romanın bugün geldiği seviyeye göre yorumlamak doğru değil. Çünkü o zaman Sefiller romanındaki Jan Vanjan'ın yaşadıklarını da kolaya kaçmak olarak kabul etmemiz gerekecektir.
Her bir medeniyet dairesi kendi ahlak tanımlarını yapar. Biz, gelenek dairesinin devamında ona eklemlenerek ortaya çıkan edebi tür içinde, realist bir bakış açısıyla değerlendirilecek bir gerçekçilik ararsak yanlışa düşeriz. O günün insanı, günlük hayatta karşılaştığı tesadüflere dahi bugün bizim baktığımız açıdan bakmıyordu. Dolayısıyla romanda gördüğü tesadüfleri de yadırgamıyordu. Romanlarda sıkça görülen tesadüfleri geleneksel anlatılara ve romantizmin etkisine bağlayabiliriz.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, tüm eksiklik ve acemiliklerine rağmen nereden nereye geldiğimizi görmek için bile okunmayı hak ediyor.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat bir roman değil de bir müzik olsaydı bence şu olurdu:
Comments
Post a Comment
Görüş ve eleştirileriniz benim için değerlidir.