İKİ KADIN ÖĞRETMEN: "ÇALIKUŞU" ve "ACIMAK"
Reşat Nuri oldukça başarılı bir romancıdır. Dili kullanmadaki ustalığı ve sadeliğiyle onun romanları su gibi akar. En ağır eleştirilerde bile üslubu yumuşaktır. Bu yönüyle diğer Milli Edebiyat sanatçılarından ayrılır. Yakup Kadri, Refik Halit gibi yazarlar eleştirilerini sert bir üslupla yapmışlardır. Hatta bu sert üslup Yakup Kadri'nin sadece eleştirilerinde değil, romanlarında bile hissedilir.
Reşat Nuri Güntekin adını duyar duymaz aklımıza gelen ilk romandan bahsetmek istiyorum öncelikle: "Çalıkuşu". İlk önce tiyatro eseri olarak yazılan, daha sonra romana çevrilen bu güzide eser hâlâ günümüzde popülerliğini koruyan bir şaheserdir, denilebilir. Romanın başkahramanı Feride, her fırsatta ağaç tepelerinde dolaşan yaramaz bir kız olduğu için "Çalıkuşu" olarak anılır. Teyzesinin oğlu Kamran'la nişanlanır. Ancak aldatıldığını öğrenir ve İstanbul'u terk ederek Anadolu'da öğretmenlik yapmaya başlar.
Romandaki bu aşk hikâyesi, aslında romanın asıl hikâyesi değildir. Reşat Nuri bu hikâyeyi bir çerçeve olarak kullanır. Onun asıl amacı genç bir kızın Anadolu şehirlerindeki öğretmenliğinde karşılaştığı sıkıntıları dile getirmek, hem eğitim dünyasının hem de Osmanlı Devleti'nin son yıllarındaki sosyal bozuklukları eleştirmektir.
Özellikle eğitim dünyası bütünüyle çürüktür ve genç nesilleri yetiştirecek olan öğretmenler arasında korkunç kişiler vardır. Kimi cahil, kimi ahlaksız, kimi edepsiz bu insanlar Feride'nin başına birçok dert açarlar.
İdealist duygularla bu işe başlayan Feride, daha ilk günden işinin zor olacağını anlar. Çünkü öğretmenlik için başvuruya gittiğinde ona tanıdığı birilerinin olup olmadığını sorarlar. Yani, memuriyet işlerinde torpil dönmektedir.
Öğretmen olarak atandığı Zeyniler köyünde ise çok daha kötü şeylerle karşılaşır. Okul okumadan öğretmen olmuş kişilerin eğittikleri öğrencileri gören Feride oldukça şaşırır. Çünkü bu işe başlarken hayal ettiği bu değildir. Ahırdan bozma bir sınıfta yerlerde oturan öğrenciler yüksek sesle duaları tekrarlamaktadır. Çünkü okul okumamış öğretmenimize göre bir öğrenci ne kadar bağırırsa o kadar iyi öğrenir. Ona göre kızlar ve erkekler bir arada asla okuyamaz. Yaramazlık yapanlar ise şiddetli bir şekilde cezalandırılmalıdır.
Bu cahil öğretmenin sadece din ve ölüm konularını öğrettiği öğrencilerin oyunlarında bile ölüm vardır. Teneffüs vakitlerinde oyun olarak kendilerine kurgu bir cenaze töreni hazırlarlar.
Feride, bu öğrencilerden pek çoğunun hayatını değiştirir. O, cehalete savaş açmıştır ancak gittiği yerlerde barınamaz. Bu yüzden pek çok şehir değiştirir. Yine de yaşadığı şeyler hep aynıdır. Toplum bir cehalet içindedir. Yaşadıkları Feride'yi değiştirmiştir. Romanın sonunda İstanbul'a döndüğünde yaramaz çocuk "Çalıkuşu", artık büyümüştür.
Türk toplumu bugün ne kadar değişmiştir, sorusunu soruyorum kendime. Yüzümde buruk bir tebessüm oluşuyor sadece. Çalıkuşu romanı Türk toplumunu en gerçekçi anlatan romanlardan bir tanesi kesinlikle.
Reşat Nuri'nin öğretmen karakter barındıran bir başka eseri ise "Acımak"tır. Bana sorarsanız Reşat Nuri'nin en iyi romanı budur. Romanın başkahramanı Zehra, acımayı bilmeyen genç bir öğretmendir. Bu romanda, Çalıkuşu romanının aksine, Zehra'nın öğretmenlik maceralarını görmüyoruz aslında. Burada eleştirilen ve anlatılmak istenen bambaşka bir mevzu.
Zehra, babasının ölmek üzere olduğu haberini almasına rağmen onu görmek istemez. Çünkü babası kötü bir insandır, Zehra'nın kimsesiz büyümesine sebep olmuştur. Ancak Mürşit Efendi'nin hatıra defteri okunduğunda gerçekler ortaya çıkıyor. İşte burada romana yedirilmiş güzel bir ters köşe var. Zehra, babasının hatıra defterini okuduğunda aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, aslında babasının kötü biri olmadığını anlıyor. Mürşit Efendi'nin, kendi karısı ve kayınvalidesi yüzünden hayatı alt üst olmuştur. Zehra ise romanın sonunda babasına acıyarak acımayı öğrenmiştir.
Reşat Nuri'nin pek çok romanında bir kadın yüzünden hayatı değişen kişi ya da kişiler anlatılır. Bu yüzden Reşat Nuri için "kadın düşmanı" eleştirileri yapıldığına şahit oldum. Yaprak Dökümü'nde kötü kadın Ferhunde yüzünden koca bir aile dağılıyor, Damga'da İffet, bir kadın için hapse düşüyor, Bir kadın Düşmanı'nda duygularıyla oynanan Homongolos (Ziya) intihar ediyor... Peki Reşat Nuri gerçekten kadın düşmanı mıydı? Buna bugün olumlu ya da olumsuz bir cevap vermek mümkün değil tabii ki ama Feride gibi bir karakteri yaratan bir yazar kadın düşmanı olamaz, kanaatindeyim.
Acımak romanının bir radyo tiyatrosu var, onu da buraya bırakıyorum:
Comments
Post a Comment
Görüş ve eleştirileriniz benim için değerlidir.