BİR HİDAYET ROMANI: MİNYELİ ABDULLAH



 "Okumak, yalnız okumak, meselenin haline kâfi değildi. İlim ve iman meyvesini vermeliydi. Bu meyve ise cemiyet içindeki hareketlerimiz olacaktı."


Romanlar birbirinden çok farklı amaçlar için okunabilir. Sadece edebi zevk için ya da tarihi belge olarak okunabilir; hiç amaçsız da okunabilir, yüce bir dava için de. İşte bu çeşitlilik yazarları da kapsar. Yalnızca bireyi anlatma amacında olan yazarlar da vardır, kalemini davası için kullanan yazarlar da. Hekimoğlu İsmail, romanını bir okul olarak görüp kalemini davası için kullanan yazarlardan biridir.


    HEKİMOĞLU İSMAİL:


Asıl adı Ömer Okçu olan Hekimoğlu İsmail, 1932 yılında İstanbul'da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada bitirdikten sonra Zırhlı Birlikler Okulundan mezun olup astsubay oldu. 1960'ta Hava Kuvvetleri'ne geçerek füzeci oldu. Mesleki eğitim dolayısıyla Amerika ve Avrupa'da birçok şehir gördü. Arapça, Farsça ve Osmanlıcayı kendi çabasıyla öğrendi. 

1967'de İttihat gazetesinde tefrika edilmeye başlanan Minyeli Abdullah, Hekimoğlu İsmail adının duyulmasını sağladı. Yazar; çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı, Sur dergisini çıkardı. Bazı köşe yazıları nedeniyle hakkında defalarca dava açıldı. 1992'de bir köşe yazısında TCK'nin 159. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle bir yıl hapse mahkum edilen yazar, ceza indirimiyle yetmiş iki gün hapis yattı. Şubat 2002'de felç geçirmesi sebebiyle sol bacağını ve sol elini kullanmakta zorlanan Hekimoğlu İsmail, kırka yakın eser ortaya koymuş, 2022'de hayata veda etmiştir.


    MİNYELİ ABDULLAH:


----------içerik uyarısı----------

"Bugün Mısır hastadır. Bu hastaya iki doktor çağrılmıştır. Bu doktorlardan biri Garp rejimlerini temsil ediyor, diğeri İslamiyet'i. Her iki doktor da reçetesini yazıyor, bakalım hasta hangisini kullanacak?"


Roman 1940'lı yıllarda Mısır'ın bir ili olan Minye'de yaşayan Abdullah isimli yoksul gencin hayatını anlatır. Kral Faruk'un yönetimindeki Mısır'da İslamî kriterlere göre yaşamayı istemek gericilik olarak görülmeye başlanmıştır. Okumaya hevesli, dürüst ve namuslu bir Müslüman olan Abdullah, gidişattan memnun değildir. Erdemli yaşamak için ideal düzenin İslam'ın düzeni olduğuna yürekten inanır ve bu davaya ömrünü adar. 

----------içerik uyarısı----------


Roman Mısır'da geçer. Mısır'ın insanlarını, problemlerini konu edinir. Ama aslında yazarın anlattığı, 1970'in Türkiye'sinde Müslümanların yaşadığı sıkıntılardır. O tarihler, romanda ele alınan konuların konuşulmasının tabu sayıldığı yıllardır. Bu yüzden yazar, Türkiye'deki sorunları Mısır'ı paravan yaparak anlatmayı tercih etmiştir.

(70'li yıllarda ülkeyi Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in ayrı ayrı kurdukları koalisyonlar yönetmiştir.)


----------içerik uyarısı----------

"Kur'an-ı Kerim'i müdafaa edecek devlet kalmamıştı. İslam sarayının çatırtıları arzı titretiyordu. Ve sarayın gölgesinde ne yaptıklarının, ne halde olduklarının farkında olmayacak kadar gaflete gömülen bir sürü insan, hem 'Ben Müslüman'ım.' diyor hem çılgınca eğleniyordu."


Abdullah, davasını insanlara telkin ettikçe başı türlü belalara girer. Hapse atılır, karısı ve çocuklarından koparılır, annesini kaybeder. Ancak samimiyetle inandığı ülküsü için her türlü cefayı göze alır ve asla pes etmez. Hapisteyken bile insanları doğru yola çağırmaya devam eden Abdullah, içinde bulunduğu her ortamda çevresini güzelleştirir. Onun inancına göre değişim tek bir insanla başlar. İyilik, kötülüğe karşı önünde sonunda galip gelecektir. 

----------içerik uyarısı----------


Hekimoğlu İsmail: "Minyeli Abdullah idealimdeki adamdır, idealimdeki adamı yazdım." der.  Gerçekten de Abdullah her hareketiyle, her sözüyle kusursuz bir karakterdir. Yazarının deyişiyle ziyafet adamı değil, dava adamıdır. Her koşulda İslam için en iyisini yapar ve kendisini asla düşünmez. İdeal bir tip yaratmak, romanı insanları eğitmek için bir araç olarak gören yazarlarda sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. 


----------içerik uyarısı----------

"İslamiyet namaz kılmak, oruç tutmaktan ibaret değildir. O böyle bir makine ki bir parçası eksik olsa çalışmaz. Demek bu işin içinde kan var. Lakin adamın bir tek iyi işi yok. Ona mani olacak bir makam da yok. Zaten rüşvet her makamın adaletini zedelemiş, beşeriyet canavarlaşmış. Böyle bir cemiyette kan ve intikam normaldir."


Abdullah'la beraber eziyet gören Müslümanlar Kral Faruk'un yönetimden alınmasıyla kısmen rahatlarlar. Abdullah hapisten çıkarılır ve dürüstlüğünden ötürü emniyet müdürlüğüne getirilir. Ancak burada da türlü haksızlıkları gördüğü için istifa eder. İslamî yaşayış biçiminin yayılması için faaliyetlerini sivil hayatta devam ettirir. Yoksullara yardım için insanları organize eder. Müslümanların refahı ve ilerlemesi için ekonomik kalkınma planları yapar ve örnek sistemleri araştırmak için yurt dışı seyahatlerine çıkar. 

----------içerik uyarısı----------


Hekimoğlu İsmail: "Avrupa'yı Avrupa yapan romanlarıdır." der. Müslümanların düştükleri kötü durumları romanlarının olmamasına bağlar. Çünkü ona göre roman, diğer kitaplarda söylenmeyen her şeyi kapsayıp insana nüfus edebilir. Romana böyle bir görev addeden yazarımız 1970'li yıllarda Minyeli Abdullah'la İslamî kesimin ilk romanını kaleme almış olur. Bununla "hidayet romanları" denilen akımın başlamasına ve bu kesimde romanın yaygınlaşmasına ön ayak olur. 

Günümüzde İslamcı yazarların yazdıkları romanlar konu bütünlüğü teşkil ettiği için onların romanları "hidayet romanı" olarak adlandırılır. Bu romanlar belli başlı bir çerçeveden oluşur. Karakterler iyi ve kötü olmak üzere net bir şekilde ayrılırlar. Kötü karakterler, içinde bulundukları durumdan bir şekilde sıyrılıp hidayete ererler. 

İslam toplumları her zaman örgütlülüğü ön plana almıştır. Cemaat mantığı, tarikat mantığı, bir arada olma mantığı çok güçlüdür. Fakat hidayet romanlarında yazarlar belki de 70'lerin Türkiye'sindeki sol, Marksist söyleme bir tepki olarak bireyin kurtuluşunu ön plana çıkarıp bunu ele almayı tercih etmişlerdir. Bu romanlar edebi açıdan da son derece zayıf eserler oldukları için popüler hidayet romanlarıyla karşılaşsak da bir edebiyat eseri olarak hidayet romanıyla karşılaşmayız.


----------içerik uyarısı----------

"Beşerî idareler tek tek ihtiyarlayıp yerini bir diğerine terk ederken İslamiyet her geçen gün gençliğini ve tazeliğini ortaya koyuyordu. Çünkü, Allah'ın dini her asra hitap ediyordu, her zaman kurtarıcıydı."


Abdullah, çalışıp çabaladığı İslam davasından ümitli olduğu halde ülkesinin durumu hakkında hayal kırıklığı yaşar. İslamiyet'i yüceltmek için bu sefer İstanbul'u da içine alan bir yolculuğa çıkıp Müslüman ülkelerini dolaşmaya başlar. Gittiği yerlerdeki Müslümanları izler ve onlara nasihat verir. 

----------içerik uyarısı----------


Abdullah sadece Mısır'ı düşünen biri değildir. O, bütün İslam dünyasının kurtarılması ve kalkınması için bir sistem arayışı içindedir. Sevgi, fedakârlık, sabır ve bilgiye dayanan bir ikna yöntemi geliştiren Abdullah bu özellikleriyle romanda insanlara sunulan örnek bir kişiliktir.

Hekimoğlu İsmail'in çok zor şartlarda, çöplükten kâğıt toplayarak yazdığı Minyeli Abdullah, 1986'da devlet düzenine karşı çıkma suçlamasıyla toplatılmıştır. (O yıl ülkede cumhurbaşkanı Kenan Evren, başbakan Turgut Özal'dır.) Ancak kitap, serbest kaldıktan sonra on binlerce insan tarafından okunmuştur. Yüze yakın baskı yapmıştır. Filmleri ve dizisi çekilmiştir. 

Minyeli Abdullah, yazıldığı tarihe ve yaşadığı talihsizliklere rağmen pek çok insana ulaşmış ve ulaşmaya da devam edecek bir eser.


Minyeli Abdullah bir müzik olsaydı:



Fotoğraf: fadimekose44 (İnstagram)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI