Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİHRUZ BEY'İN MACERALARI: ARABA SEVDASI

Resim
Tanzimat Edebiyatı olarak bilinen edebî dönemde ilk olma niteliğinde yüzlerce roman yazılmıştır. (Sadece Ahmet Mithat Efendi'nin bile yüzden fazla romanı vardır.) Ancak benim okuduklarım arasında, rahatlıkla söyleyebilirim ki, en eğlencelisi Araba Sevdası'dır. Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılan eserin konusu, diğer Tanzimat romanlarından farklı değil. Ancak onun üslubu, denediği yeni teknikler, realizme yaklaşması gibi etkenler Araba Sevdası'nı kendisinden önce yazılan eserlerden ayırır. Eser; yetersiz eğitimine rağmen kibirli ve bilgiç, gerçeği algılayamayan, gösteriş meraklısı, Batı taklitçisi  Bihruz Bey 'in aşkını anlatır. Bihruz Bey üç şeye meraklıdır: Araba kullanmak, alafranga beylerin hepsinden daha süslü gezmek, herkesle Fransızca konuşmak. O, şıklık uğruna kışın üşüyeceği, kışın yanacağı kıyafetler giyer. Çevresindekilerle yarı Türkçe yarı Fransızca konuşmaya çalışırken kendini komik durumlara düşürür. Bihruz Bey, hayallerde yaşar. Çevresin

MODERN TİYATROYA GEÇİŞ: ŞAİR EVLENMESİ

Resim
Hepimiz "Şair Evlenmesi"ni duymuşuzdur. Edebiyat derslerinde bu eser bize "ilk tiyatro eseri" olarak tanıtılır. Ancak nedir bu "Şair Evlenmesi", ne anlatır? Öncelikle, bu eser oldukça eğlenceli bir töre komedisi. Yazarı Şinasi, Batılı anlamda bir tiyatro yazmak istemiş, ancak içine bizden bir şeyler katmayı da ihmal etmemiş. Macar Türkolog Ignazc Kunos, bu eser hakkında şunları söylüyor: "...Türklerin tiyatro oyunu yoktur. Türk yazarları Karagöz'le orta oyununu dikkat nazarına almayıp büsbütün alafranga piyesleri yayımladılar. Yalnız rahmetli Şinasi Efendi, Şair Evlenmesi adlı bir komedisinde milli bir oyunun nasıl olacağını, büyük bir bilgi ile gösterdi. Şinasi Efendi'nin piyesinde halkın Türk tipleri meydana çıktı, halkın dili ile söylendi, halk deyimleri işitildi, halk âdetleri görüldü..." Kunos, bu sözleriyle eserin önemini özetliyor aslında. Şair Evlenmesi, Batılı anlamda ilk tiyatro eseri sayılsa da bir yandan milli olma

XVI. YÜZYIL KAHRAMANI: CEZMİ

Resim
Tarihî roman alanında yazılmış ilk roman olarak kabul edilen Cezmi, konusunu II. Selim devrinde başlayıp aralıklarla yarım yüzyıl devam eden Osmanlı - İran savaşlarından alır. Eserin girişinde 16. yüzyıl hakkında genel bir bilgi verilir. Bu, Namık Kemâl'in eğitici yönüyle alakalıdır. Ayrıca Namık Kemâl'in hemen hemen birçok eserinde "tarih"ten esinlenmesi, etkisi altında olduğu "romantizm" akımıyla ilgilidir. Romanın başlangıcındaki bilgi kısmının, romanın akışıyla bir ilgisi yoktur. Bu kısımda ilgimi çeken bazı bilgiler şunlar oldu: "...Her şey bir yana, 15. yüzyılda Kristof Kolomb (Kolomb, Latin dillerinde güvercin anlamına gelir.) isimli meşhur kâşif, Nuh'un gemisinden karayı bulmaya giden güvercin gibi, ağır tenkitlere kulak asmayarak Amerika'yı keşfetmiştir.. ." "...İran'ın o zamanki hükümetine hem maddi hem de manen 'körler dünyası' dense yerindedir..." "...Çaldıran'a giderken yeniçe

KISKANÇLIĞIN ROMANI: ZEHRA

Resim
Zehra, ilk psikolojik roman denemesi olarak kabul edilir. Nabizade Nazım, karakterlerinin psikolojisini okuyucuya geçirmeye çalışır. Dolayısıyla bu karakterler, kendisinden önce yazılmış romanlardaki karakterlerden daha canlıdır. ! Yazının devamında içerikle ilgili bilgiler yer almaktadır ! Romanın başları oldukça sıkıcıdır. Zehra aşırı derecede kıskanç bir kadındır. Nazım, bunu onun genetiğine, ırsiyetine bağlar. Bu natüralizmin bir etkisidir. Zehra'nın annesi de aynı Zehra gibi kıskançtır. Zehra'nın kıskançlığı hastalık derecesindedir. Onun bu durumu babasını korkutmaktadır. Romanın erkek karakteri Suphi ise ayrangönüllü bir gençtir. Zehra'yı daha hiç görmemişken ona âşık olur. Bu halk hikâyelerindeki "görmeden âşık olma" motifini hatırlatır. Suphi, Zehra'ya zaten âşıkken onu ilk görüşünde tekrar âşık olur. Suphi ve Zehra'nın evliliklerinin ilk günleri oldukça iyi geçer. Zehra'nın kıskançlık hastalığı henüz ortaya çıkmamıştır. Ancak zamanla

BİR KÖLENİN ÖYKÜSÜ: SERGÜZEŞT

Resim
Bir köle olan Dilber'in hayatının anlatıldığı romanda Samipaşazade Sezai, köleliğe o döneme kadar hiç işlenmemiş bir bakış açısıyla bakar. Kölelik kavramını bu denli işleyen ve eleştiren ilk romandır Sergüzeşt. Öyle ki bu roman, dönemin hükümeti tarafından tehlikeli görülür ve yazarı Sezai'ye göz hapsi cezası verilir. ! Yazının devamında içerikle ilgili bilgiler yer almaktadır ! Romanın başkarakteri Dilber, Kafkasya'dan getirilmiş, 13 yaşlarında bir köledir. Dilber, önce esirlerin sonra sahiplerinin eziyetlerine maruz kalır. Tek isteği özgür bir çocuk olmaktır. Sergüzeşt'ten önceki romanlara baktığımızda kölelerin bu denli eziyet gördüğüne rastlamayız. Hatta Ahmet Mithat, Canan'la birlikte köleliği över ve odalık mevzuunu övünülecek bir şeymiş gibi gösterir. Dilber'e en çok kadınlar eziyet eder ancak Sezai; kadınların, eşleri tarafından dövüldükleri için sertleşip merhametsiz ve neşesiz hale geldiklerini söyler. Onun bu bakış açısı, dönemi için yenidir.

YANLIŞ BATILILAŞMA: FELATUN BEY İLE RAKIM EFENDİ

Okuması oldukça keyifli bir roman Felatun Bey ile Rakım Efendi. Ahmet Mithat Efendi'nin, hepsi birbirini andıran onlarca kitabından belki de en güzeli. Dönemin insanını yansıtması bakımından oldukça değerli. Ancak edebiyatı "ahlak dersi" olarak gören Ahmet Mithat'ın bu romanı teknik bakımdan -ilklerden olması hasebiyle doğal olarak- kusurludur. ! Yazının devamında içerik hakkında bilgiler yer almaktadır ! Romanında Ahmet Mithat, doğru insan ve yanlış insanı gösterebilmek için iki karakter yaratmıştır. Yanlış insan tipi Batılılaşmayı yanlış anlayan ve yaşayan Felatun Bey'dir. Öyle ki onun ismi bile Batı özentisi olduğunu haykırır (Felatun = Platon). Doğru insan tipi ise Doğu ve Batı kültürünü sentezlemeyi başarmış Rakım Efendi'dir. Ahmet Mithat; Rakım ve Felatun'u sürekli kıyaslar. Felatun'u cahilliğinden ötürü sürekli küçük düşürür. Felatun'un aksine Rakım adeta bir ahlak timsalidir. Felatun Batılılaşmayı yiyip, içip eğlenmek sanır. Babasından

İLK EDEBİ ROMAN: İNTİBAH

Resim
"İntibah", Türk edebiyatının ilk edebî romanı. Dolayısıyla her ilkte olduğu gibi İntibah'ta da kusurlar var. Namık Kemal, kendi yarattığı karakterler arasında taraf tutmaktan geri durmuyor. Bu taraf tutma durumu roman ilerledikçe çekilmez bir hal alıyor. Yazının devamında içerikle ilgili bilgiler yer almaktadır! Namık Kemal kahramanlarının psikolojik durumlarını tahlil etmiş, onlara bağlı olaylar yaratmış ve bu olaylar yeni psikolojik tahlillere zemin olmuştur. Ancak Namık Kemal, yer yer bu gidişi aksatarak kendi canlandırdığı şahıslara karşı tavır almıştır. Duygularını kullandığı kelimelere yansıtmıştır. Örneğin; Ali Bey'i aptallıkla suçlarken Mahpeyker için küfür etmekten çekinmemiştir. Dilaşup karakteri ise güzellik ve ahlak yönünden daima övülmüştür. Böylece Namık Kemal'in bir hikaye anlatıcısı olan konumu bir ahlakçı ile yer değiştirmiştir. Namık Kemal seçtiği kelimelerle, yarattığı iki kadın kahramandan Dilaşup'u tercih ettiğini, Mahpeyker'de