BİHRUZ BEY'İN MACERALARI: ARABA SEVDASI


Tanzimat Edebiyatı olarak bilinen edebî dönemde ilk olma niteliğinde yüzlerce roman yazılmıştır. (Sadece Ahmet Mithat Efendi'nin bile yüzden fazla romanı vardır.) Ancak benim okuduklarım arasında, rahatlıkla söyleyebilirim ki, en eğlencelisi Araba Sevdası'dır. Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılan eserin konusu, diğer Tanzimat romanlarından farklı değil. Ancak onun üslubu, denediği yeni teknikler, realizme yaklaşması gibi etkenler Araba Sevdası'nı kendisinden önce yazılan eserlerden ayırır.

Eser; yetersiz eğitimine rağmen kibirli ve bilgiç, gerçeği algılayamayan, gösteriş meraklısı, Batı taklitçisi Bihruz Bey'in aşkını anlatır. Bihruz Bey üç şeye meraklıdır: Araba kullanmak, alafranga beylerin hepsinden daha süslü gezmek, herkesle Fransızca konuşmak. O, şıklık uğruna kışın üşüyeceği, kışın yanacağı kıyafetler giyer. Çevresindekilerle yarı Türkçe yarı Fransızca konuşmaya çalışırken kendini komik durumlara düşürür.

Bihruz Bey, hayallerde yaşar. Çevresini gerçekçi algılayamayan romantik biridir. Berna Moran onu bu yönüyle Don Kişot'a benzetir:

"...Don Kişot nasıl kendi yarattığı bir hayal dünyasında yaşamışsa Bihruz da kendi icat ettiği hayal dünyasında yaşar. Don Kişot, köylü kızı Dulcina'yı nasıl dünyanın en soylu, en erdemli, en güzel kızı yapmışsa, Bihruz da pişkin, yosma Periveş'in saf bir melek olduğuna inandırır kendini...

...Don Kişot nasıl okuduğu romansların etkisinde kalarak oradaki yaşamı taklit etmeye kalkmışsa, Bihruz da okuduğu romanların etkisi altında derin ve ıstıraplı bir aşka öykünerek bunun tadını çıkarmaktadır..."

Bihruz Bey için gerçekler çok acı olur. Araba Sevdası, romantik bir karakteri anlatan realist bir romandır aslında. Bihruz hariç romandaki her şey gerçektir. Bihruz bunları son ana kadar görmez -görmek istemez-. Bir nevi roman, "hayal-hakikat" çatışması üzerine kuruludur, denilebilir. Bu da Servet-i Fünun romanının temelini oluşturan bu temanın atası sayılır.

Recaizade Mahmut Ekrem, aslında bir şairdir. Romanda şiir hakkında Bihruz'a söylettikleri dikkat çekicidir:

"...Ah! Türklerde adam gibi bir şair gelmemiş ki, yalnız Vâsıf adında birisi şansonetle (şarkıyla), çok meşhur olmuş ise de bunun yazdığı şeylerin de çoğu komik. Sanki Türklerin Moliere'i olacak. 'Sokak Süpürgesi' filan gibi yobl (basit) sözleri de şiire sokmak, hem de bunu bir kadına karşı söylemek ne kadar bayağılık!.."

Burada bahsedilen Vâsıf, Enderunlu Vâsıf'tır. Vâsıf'ın bir şiirinde geçen: "Sokak süpürgesi olma, kadın kadıncık ol." ifadesi Bihruz tarafından eleştirilir. Bunlar yazarın kendi düşünceleri mi yoksa Bihruz'un cahilliğini mi anlatmak istedi, bilemiyorum.

Yine başka bir sahnede bir kaside halk tarafından okunmaya çalışılırken trajikomik bir durum ortaya çıkıyor. Kasidenin dilini anlamayan halktan biri: "Ne tuhaf dil, Çince mi bu?" diyor. Halbuki kasidenin dili Osmanlı'nın diliyle yazılmıştır. Türkçe konuşan halk, bu ağdalı dili anlayamaz. Burada Recaizade Mahmut eski tarz şiirleri mi eleştirmiştir yoksa şiirden anlamayan halkı mı, yine tam olarak anlayamıyoruz.

Yazar, romanında dönemin yaşamı hakkında da bilgi verir. O dönemlerde kadınların saçını kızıla boyaması modaymış. Ayrıca bir mesire yerinde kadın ve erkekler beraber gezebilir, içki içebilirlermiş.

YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR:

Berna Moran - Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış
İnci Enginün - Tanzimattan Cumhuriyete Yeni Türk Edebiyatı
Recaizade Mahmut Ekrem - Araba Sevdası


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI