KISKANÇLIĞIN ROMANI: ZEHRA


Zehra, ilk psikolojik roman denemesi olarak kabul edilir. Nabizade Nazım, karakterlerinin psikolojisini okuyucuya geçirmeye çalışır. Dolayısıyla bu karakterler, kendisinden önce yazılmış romanlardaki karakterlerden daha canlıdır.

! Yazının devamında içerikle ilgili bilgiler yer almaktadır !

Romanın başları oldukça sıkıcıdır. Zehra aşırı derecede kıskanç bir kadındır. Nazım, bunu onun genetiğine, ırsiyetine bağlar. Bu natüralizmin bir etkisidir. Zehra'nın annesi de aynı Zehra gibi kıskançtır.

Zehra'nın kıskançlığı hastalık derecesindedir. Onun bu durumu babasını korkutmaktadır. Romanın erkek karakteri Suphi ise ayrangönüllü bir gençtir. Zehra'yı daha hiç görmemişken ona âşık olur. Bu halk hikâyelerindeki "görmeden âşık olma" motifini hatırlatır. Suphi, Zehra'ya zaten âşıkken onu ilk görüşünde tekrar âşık olur.

Suphi ve Zehra'nın evliliklerinin ilk günleri oldukça iyi geçer. Zehra'nın kıskançlık hastalığı henüz ortaya çıkmamıştır. Ancak zamanla Zehra hayaller görmeye başlar. Hayallerinde Suphi hep başka kadınlarladır.

Suphi'nin annesinin eve Sırrıcemal adında bir cariye almasıyla olayların seyri değişir. Zehra kıskançlık krizlerine girer ve Suphi Sırrıcemal'e âşık olur.

Nabizade Nazım, Sırrıcemal'ı mazlum gibi gösterir. Ancak Sırrıcemal'in, kıskançlık konusunda Zehra'dan aşağı kalır yanı yoktur. Ayrıca Sırrıcemal, Zehra'nın kocasını elinden alan kadın görünümüyle okuyucuya hiç de mazlum görünmez.

Sırrıcemal hamile kalınca Suphi ona ayrı ev açar. Zehra ise intikam planları yapmaya başlar ve Ürani'yi Suphi'ye musallat eder.

Suphi'nin ayrangönüllülüğünün sınırı yoktur. Sırrıcemal'i bırakıp Ürani ile gider. Suphi, Türk edebiyatının ilk hedonistlerinden biridir. Aslında o, ne Zehra'ya ne Sırrıcemal'e ne de Ürani'ye âşıktır. O sadece kendi hazzını düşünür, ona en çok hazzı verene yönelir. Bu yüzden bütün servetini Ürani uğrunda harcar.

Suphi bundan sonra tulumbacıların arasına katılır. Nazım, tulumbacıları kendi ağzıyla konuşturur. Bu da natüralizm etkisidir. Ayrıca Suphi'nin sokakta kaldığı bölümler, insanların en kötü yüzlerinin gösterildiği bölümlerdir. Yine burada da natüralizmi hissederiz.

Romanın en iyi bölümü tiyatro sahnesidir. Oyunun her perdesinde Suphi'nin ruh hali de değişir
.

YARARLANDIĞIM  KAYNAKLAR:

İnci Enginün - Tanzimattan Cumhuriyete Yeni Türk Edebiyatı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI