İLGİNÇ FİKİRLERİYLE HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR



"Ben her eserimde kari'lerimi (okuyucularımı)  avamî şathiyyat (eğlenceli fıkralar) arasında yüksek bir felsefeye doğru çekmeye uğraştım!"

Roman yazma amacını böyle tanımlıyor Hüseyin Rahmi. Onun yüzlerce romanı var. Bu romanlarda dile getirdiği "yüksek felsefe"yi kısaca açıklamak gerekirse denilebilir ki Hüseyin Rahmi halkın geleneksel inançlara, yerleşmiş düşüncelere, göreneklere ve dine dayalı zihniyeti yerine Batı'nın akla, bilime dayalı pozitivist zihniyetini yerleştirmeye çalışmıştır.

Hüseyin Rahmi'yi anlayabilmek için onun bütün eserlerini okumak lazımdır ve ben hepsini okumadığım için onun hakkında sadece araştırmalarıma dayanarak bir şeyler söyleyebilirim. Onun dışında bu yazımda Hüseyin Rahmi'den okuduğum iki farklı romanı inceleyeceğim: Gulyabani ve Namuslu Kokotlar.

Öncelikle şunu söyleyebilirim ki Hüseyin Rahmi'nin oldukça ilginç düşünceleri var ve o, bu düşüncelerini romanlarında göstermek, bunları halka öğretmek ister. Düşüncelerinin birçoğu yaşadığı döneme uygun değildir ve aşırıya kaçar.

Onun Gulyabani adlı romanı oldukça eğlencelidir. Gerçekçiliği okuyucuyu içine çeker, bittiğinde yüzlerde bir tebessüm bırakır. Hüseyin Rahmi bu eserinde cin, peri, hortlak gibi doğaüstü varlıkların ve güçlerin boş inançlar olduğunu anlatmak istemiştir. Eserin olay örgüsü aslında çok bilindik. Şevki Bey ve köşkün çalışanları, köşkün hanımının mallarına konabilmek için onu delirtmek isterler ve bunun için Gulyabani kılığına girip evi cinler basmış gibi oyun oynarlar. Bu masala herkes kanar, ancak elbette sonunda foyaları ortaya çıkar. (Aynı konu "Süt Kardeşler" filminde de farklı şekilde işleniyor.) Burada Hüseyin Rahmi, insanların cahilliğini eleştirdiği gibi insanları dinle kandırmaya çalışanları da eleştirir.

Aslında Gürpınar, dine oldukça mesafelidir. Ne var ki o zamanlarda dine doğrudan doğruya karşı çıkmaya olanak yoktur. O, din ve Tanrı hakkındaki düşüncelerini ancak Cumhuriyet döneminde 1931'de tamamladığı "Deli Filozof"ta açıklayabilmiştir. "Deli Filozof"ta bir gazeteci ile Deli Filozof Hikmetullah arasında bir söyleşi düzenler ve gazetecinin sorularına verdirdiği cevaplarda dinin ve Tanrı'nın insanları disiplin altında tutmak için icat edildiğini kanıtlamaya çalışır. Hatta burada Gürpınar'ın alaylı bir tutumu bile vardır.

Hüseyin Rahmi'nin eserlerinde en çok işlediği temalardan biri de kadın - erkek ilişkisidir. İşte Namuslu Kokotlar'da da bu tema işlenir. Oldukça karmaşık bir ilişki ağına sahip olan bu roman aslında sürükleyicidir de. Burada, kendilerinden yaşça büyük erkeklerle evli iki genç kadın karakterin ilişkilerine tanık olunur. Şehnaz Hüsrev, ellisini geçkin zengin bir adam olan Hüsrev Nizami Bey ile evlidir. Hüsrev Nizami Bey: "İstediğinle eğlen, ama ben bilmemiş olayım. Elden geldiği kadar kimseye de anlatmamaya gayret et..." diyerek genç karısını ilişkileri konusunda özgür bırakır.
Şehnaz’ın da bazılarıyla aynı anda olmak üzere Sermet Nadir, Hurrem Lütfü, şoför Seyfettin, Afif Hüsnü, Enver Ragıp ve Vasfi Şeyda adındaki gençlerle ilişkileri olur. Perran Mazlum da on yedi yaşındayken, tam yaşını bilmesek de karısıyla yaşıt bir kızı olduğunu bildiğimiz Mazlum Ulvi ile evlenen diğer genç kadın karakterdir. Perran’ın da Hurrem ve Sakıp Cemal adlı iki gençle ilişkisi olur. Genç eşlerini kaybeden Hüsrev Nizami ve Mazlum Ulvi, romanın sonunda, kendilerine mektup yollayan genç kadınlarla evlenip evlenmemeyi düşünürler.

Diğer romanlarının konusuna baktığımızda da Gürpınar'a sorarsanız birbirini aldatmayan karı koca yok gibidir. Aldatmayanlar, ellerine fırsat geçmediği için bu işi beceremezler ve o zaman da aile içinde geçimsizlik, hır gür alır yürür.

Romanda Hüsrev Nizami Bey, genç karısının kendisini aldatmasının doğa yasaları gereği olduğunu, bunu engelleyemeyeceğini açıklarken bir anlamda aldatma ideolojisinin âdeta bir doğa kanunu olduğunu kabullenir:

"Tabiatın önüne set çekemem. çünkü o hepimizden, her şeyden kuvvetlidir. Gençliğin saldırısını kuru bir emirle durduramam. Ben yapma desem de sen yapacaksın. Benden saklı yapacaksın... İzin veriyorum, yap..."

Doğanın yasalarına karşı gelinemeyeceği fikri Gürpınar’ın yapıtlarında kimi zaman benzer kimi zaman ifadelerin az çok değişmesiyle, ama sürekli olarak vurgulanır. Zaten bunlar onun kendi düşünceleridir. Ona göre kadın - erkek ilişkileri konusunda haksız bir düzen sürüp gitmektedir. Kadın evlilik kurumunda erkekle eşit haklara sahip değildir. Kadın kocasını seçemez, istediği zaman boşanamaz. (Örneğin Perran, on yedi yaşında evlendirilirken kocasını kendisi seçmemiştir.) Yasak aşk suçunu işleyen erkeğe ceza verilmez ama kadın lanetlenir ve fahişe damgası yer. Gürpınar, namus kavramına yaklaşımı bakımından diğer pek çok yazardan ayrılır. Evlilik kurumunu insan tabiatına uygun bulmaz ve bazı romanlarında -Namuslu Kokotlar dahil- "serbest aşk"ı savunur.

İlginç düşüncelerine rağmen Hüseyin Rahmi'nin romanları oldukça eğlencelidir. Ben bunu onun üslubundaki samimiyete bağlıyorum. Tanpınar'ın da dediği gibi edebiyatımıza sokak onunla girmiştir. Türk romanına İstanbul'daki günlük yaşamın canlılığını ve sıcaklığını getiren odur. Edebi değerleri yüksek olmasa da onun romanlarından popüler olanlarının okunması taraftarıyım. (Mürebbiye, Şık, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç vb.)

YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR:

Berna Moran - Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış (Cilt 1)
Ali Serdar - Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Romanlarında Ahlâk Sorunsalı (Bilkent Üniversitesi Doktora Tezi)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI