TÜRKÇE GOTİK-KORKU ROMANI ÖRNEĞİ: KARA KİTAP



"İşte o gizli musibet beni açık bir surette her türlü zevkten, hatta en basitlerinden bile mahrum ediyor. Mesela bugün şu rüzgârın önünde sürüklenen sarı yapraklar gibi hırpalanmak, koşmak istiyorum."


Yaşam ve ölüm tezadı, insanlığın kadim meselelerinden biridir. Ölüm, bir bilinmeyen olarak hem merakımızı cezbeder hem de bize korku verir. Bu sebeple edebiyatımızda da en çok işlenen temalardandır. Ahmet Haşim'in: "Korku ve dehşeti ruhunda taşıdığı için korkuyu okuruna hissettiriyor." dediği Suat Derviş; ilk kitabı Kara Kitap'la ölümü ve hayatı hasta bir kız üzerinden sorgular.


    SUAT DERVİŞ:


Yazar, 1903 yılında, İstanbul'da varlıklı bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunda evde özel eğitim görüp Fransızca ve Almanca öğrendi. Kadıköy Numune Rüştiyesinde, ardından Bilgi Yurdunda eğitim gördü. İlk şiirini 1918'de komşusu Nazım Hikmet, Alemdar gazetesine gönderip yayımlattı. 

İlk romanı Kara Kitap, 1921 yılında basıldığında büyük ilgi ve şaşkınlıkla karşılandı. Derviş, aynı yıllarda çeşitli gazetelerde çalışmaya başladı. 1927'de konservatuar eğitimi için Berlin'e gitti. Burada daha sonra Felsefe ve Edebiyat Fakültesine geçti. 1932'de Türkiye'ye döndü. Bab-i Ali'nin başarılı muhabirlerinden oldu.

Son Posta gazetesinde çalışırken bir konferansı izlemeye yurt dışına çıktı. Böylece yurt dışına giden ilk kadın gazeteci oldu. Kısa süren üç evlilikten sonra Türkiye Komünist Partisi genel sekreteri Fuat Baraner'le evlendi. Eşiyle beraber Türkiye'de toplumsal-gerçekçi akımın ilk dergisi sayılan Yeni Edebiyat'ı çıkardılar. 

1944'te eşiyle beraber tutuklandı. Sekiz ay sonra hapisten çıktığında İsveç'e yerleşti. Ankara Mahpusu adlı romanı on sekiz dile çevrildi ve yurt dışında büyük ilgi gördü. 1963'te Türkiye'ye döndü. 70 Darbesi'nde bir süre tutuklu kalmasından sonra 1972'de Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesinde hayatını kaybetti.


    KARA KİTAP:


----------içerik uyarısı----------

"Mademki hasta olup hiçbir şeyden müstefit olamayacağım, niçin güzel oldum? Allah'ım, bütün bu güzelliği bana sade aynaların karşısındaki güzelliğime mev'ud saadetlerin, muvaffakiyetlerin hasretiyle kıvrandırmak için mi verdin?"


Şadan genç ve güzel bir kızdır ancak ölümcül bir hastalığın pençesinde kıvranmaktadır. Babasının ölümüyle dayısının İstanbul'dan uzakta, ormanın içinde, ıssız ve kasvetli evine taşınmışlardır.  Şadan burada annesi, ağabeyi, dayısı ve dayısının oğlu Hasan'la yaşamaktadır. 

Hasan cüce ve kambur olmasının yanında çok kötücüldür. Onu böyle yarattığı için Yaradan'ı suçlayıp ona isyan eder. Yazdığı şiirler de onun kadar karanlık ve bunaltıcıdır. Şadan bu şiirleri her okuduğunda hastalığı daha da artmaktadır. Yaşamayı çok seven ve ölmekten çok korkan Şadan, bu karamsarlıkla dolu evde çok sıkılmaktadır.

----------içerik uyarısı----------


Suat Derviş, Kara Kitap'ı 17 yaşındayken yazmıştır. Eleştirmenler onun bu genç yaşına rağmen ilk kitabını oldukça başarılı bulurlar. Eğitimli ve zengin bir ailenin kızı olması elbette bu başarısında yadsınamaz. Çocukluğundan beri aldığı yabancı dil eğitimiyle o, Avrupa romantiklerinin romanlarını okumuş ve dilini oluşturmada onlardan etkilenmiştir. Kara Kitap'ın duygusal ve kasvetli atmosferi, bu etkiyi görünür kılar.

Kara Kitap, korku edebiyatı ve gotik edebiyata dahil edebileceğimiz bir eser. Bunlar da özü itibariyle romantizmden izler taşırlar. Kaçış arzusu, zıtlıklar üzerine kurulan çatışma, hastalıklı kadın karakterler vb. hepsi romantizm unsurlarıdır.


----------içerik uyarısı----------

"Evet, sen ölsen ne kadar mesut olacağım, ne kadar rahat edeceğim... Senin mezarına yalnız ben gelsem; her gün, her gece o mezara yüzümü, gözümü sürsem; o mezar benim mabedim, sen artık güzel olmasan... İşte ben o zaman mesut olacağım."


Şadan'ın tek dileği gönlünce koşabilmektir ama hastalığından dolayı koşması yasaktır. Annesi sürekli onun etrafında oluyor, üzerine titriyor, hasta olduğunu ona sürekli hatırlatıyordur. Genç kız bu yüzden her an ölümü düşünmekten kendini alamaz. Ölüm, büyük bir bilinmez olarak onu merak içinde bırakırken yüreğine feci bir korku salmaktadır. Hasan da tüm kötücüllüğüyle ona ölümü hatırlatmaktadır. 

Hasan, Şadan'a imkansız bir aşkla bağlıdır. Karşılıksız aşkın verdiği çaresizlik ve Hasan'ın yaratılışına duyduğu büyük isyanla karışık olan bu aşk, oldukça hastalıklıdır. Şadan'a üstü kapalı olarak ona duyduğu aşkı anlatır ancak Şadan hiç ihtimal dahi vermediği için onu anlamaz. 

----------içerik uyarısı----------


Kara Kitap, korku edebiyatının Türk yazınında ilk örneklerindendir. Popüler bir tür olduğu için hafifsenen korku edebiyatında Suat Derviş'in kitapları büyük bir kırılma yaratır. Ahmet Haşim onu diğer korku romancılarından ayrı tutmuş, Edgar Allan Poe ile kıyaslamıştır. Selim İleri'ye göreyse Suat Derviş, aşk ve kara sevda okumaya yatkın olan okuru daha gerçekçi eserlere çekmeyi denemiştir.

Popüler edebiyat; yazarın dilsel seçimini, bir konuyu işleme biçimini, dünya algısını olduğu gibi yansıtamamasına sebebiyet verebilir. Toplumla, geleneksel yargılarla, yaygın kanaatlerle ters düşen unsurlardan eserde bahsedilecekse yazar bunları daha geniş kitlelerce okunmak için eleyebilir. Suat Derviş'in özellikle Çılgın Gibi adlı romanında bu durumdan bahsedilebilir.

Çılgın Gibi, hem Fransa'da hem Türkiye'de yayımlanır. Türkiye'deki baskısında romanın sonunda Celile adlı karakter, âşık olduğu kişi için kocasından ayrılır ve onun metresi olur. Ancak hamile kaldığında çocuğunu aldırma yolunu seçer. Fransa'daki baskıda ise Celile çocuğunu aldırmaz, o çocuğu çok güçlü bir birey olarak tek başına büyütebileceğini düşünür. Buradan Suat Derviş'in, feminist hareketin düşüncelerine katıldığını, ancak bunu Türkiye okuru için ifade etmeyi uygun görmediğini görüyoruz.


----------içerik uyarısı----------

"Acaba ölmüş mü?.. Bu ne acı bir şey! Bütün vücudu ile yanımda olduğu halde, benden ne kadar uzak. Halbuki işte elleri, yüzü, başı ve göğsüyle yanımda. Hiçbir şeyi eksik değil... Demek şimdi ta yanımda olduğu halde, Hasan yok, Hasan mevcut değil, öyle mi? Acaba onda eksik olan nedir? Sade kalbinin vuruşu, damarlarındaki kanın cevelanı mı?"


Ağabeyi Necdet, evden çıkmayı çok isteyen Şadan'ı bir gün kırda gezintiye çıkarır. Şadan çok mutludur. Birden kendini kaybeder ve koşmaya başlar. Hasta vücudu bu heyecana dayanamaz ve bayılır. Bu olaydan sonra bir hafta boyunca kendine gelemez. Biraz iyi olunca evde girmesi yasak olan kütüphaneye girmek için dayısından izin alır. Buradaki kitaplarla çok vakit geçirir. Yine kütüphanede olduğu bir gece Hasan yanına gelir ve ona aşkını ilan eder. Veda eder gibi konuşup gider.

Hasta kalbine fazla gelen bu heyecan yüzünden Şadan yine bayılır. Ayıldığında Hasan'ı hatırlar ve evdeki herkesle birlikte onu aramaya çıkarlar.  Şadan, Hasan'ın cansız bedenini karların üzerinde yatarken bulur. 

----------içerik uyarısı----------


Fatma Gülberktay Suat Derviş'in ilk kitaplarını psikolojik roman olarak niteler. Hem Şadan'ın, hayatına sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen ölümcül bir hastalığın pençesinde olması hem de Hasan'ın çirkin ve sakat olmasının psikolojilerine etkilerini başarıyla yansıtmayı başarmıştır. Romanda ayrıca aşk ve aşk acısı, ulaşılamaz bir tutku ve amansız bir hastalık olarak yer alan en önemli temadır.


----------içerik uyarısı----------

"Yavaş yavaş gözümde her şey siliniyor. Yalnız iki kuvvetli el daima boğazımı sıkıyor. Karanlık... Sonsuz, uçurumlu, zebanili, cehennemli bir karanlık beni sarıyor. Ne acı, ne feci, ne doğru, ben ölüyorum..."


Hasan'ın kendisi yüzünden intihar etmesinin vicdan azabını yaşayan Şadan, iyice bitap düşmüştür. Artık sürekli yatıyor, Hasan'ın hayaletiyle boğuşuyordur. Kabuslarında Hasan, kalbim sende kaldı, diyerek onu ölüme çağırıyor; nefes almayı dahi ona haram kılıyordur. Nihayet Şadan tüm bu kabusların ve korkuların ardından çok sevdiği hayata gözlerini yumar.

----------içerik uyarısı----------


Sürekli: "Hayat nedir, ölüm nedir?" diye soran Şadan, hep daha ötesini merak eder. Hakikati hayatta, doğada, kitaplarda, sanat eserlerinde arar. Cevaplarını bulmaya ömrünün yetmediği bu sorular bile biz okurları etkilemeye yeter. Ölüm anının, can çekişme ve ruh teslimi sırasında yaşanan olayların birinci kişinin ağzından anlatılması okuyucu için enteresan bir tecrübedir ve bu, edebiyatımızda da bir yeniliktir.

Suat Derviş, Türk edebiyatının unutulan değerlerinden biri. Henüz 17 yaşındayken yazdığı Kara Kitap, dönemin romanları arasındaki özgünlüğü için bile daha fazla okunmayı hak ediyor.


Kara Kitap bir müzik olsaydı:








 



 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI