ÜÇ NESLİN ROMANI: KİRALIK KONAK


"Sonra redingot devri geldi ve redingotu içinden yarı uşak, yarı kapıkulu, riyakâr, adi bir nesil türedi. Bunların elinde İstanbul'da konak hayatı birdenbire köşk hayatına intikal ediverdi. Ne yaşayışın, ne düşünüşün, ne giyinişin üslubu kaldı; her şey gelenek dışına çıktı; her beyni tatsız ve soysuz bir Arnuvo ve bir Rokoko merakı sardı; binalarımız, eşyalarımız, elbiselerimiz gibi ahlakımız, terbiyemiz de rokokolaştı."


Tanzimat rüzgârının esintisi II. Meşrutiyet sonrasında yeni bir neslin türemesine yol açmıştı. Gelenekten kopmuş, köksüz, taklitçi, kafası karışık, adeta evini kaybetmiş bir nesil... Çöken bir imparatorluk ve bu enkazın altındaki insanlar... Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kiralık Konak romanında bu evsizliğin hikâyesini anlatıyor.


    YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU:


1889'da Kahire'de doğan Yakup Kadri, ilk öğrenimine ailesiyle birlikte altı yaşındayken gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisine girdi. Ömer Seyfettin, Şahabettin Süleyman ve Baha Tevfik'le burada tanıştı. Babasının ölümünden sonra öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız  okulunda tamamladı. II. Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre önce İstanbul'a geldi.

1909'da Şahabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âtî topluluğuna katıldı. Muhit, Şiir ve Tefekkür, Servet-i Fünun, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, İkdam gibi dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı. Gazetecilik yıllarında ilk romanları yayımlanmaya başladı. Milli Mücadele yılları ve sonrasında Atatürk'ün yakın arkadaşları arasında yer aldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra çeşitli illerin milletvekili olarak aktif bir siyasi yaşam sürdü. 1974'te Ankara'da hayatını kaybettiğinde ardında dokuzu roman olmak üzere şiir, öykü, oyun, makale, anı türlerinde onlarca eser bıraktı.


    KİRALIK KONAK:


---------içerik uyarısı----------

"Seniha, daima en son çıkan moda gazetelerinin resimlerine benzerdi. Körpe, ince ve çalak vücudu, ipekböcekleri gibi daimi bir istihale içindedir. Günün aydınlıklarına göre mütemadiyen rengi değişen yeşil gözleri gibi sesinin bestesi, kımıldanışlarının ahengi ve hatta başının şekli de mütemadiyen değişirdi."


Gençliğinde Mabeyn-i Hümayun mensubu olan Naim Efendi, II. Abdülhamit Dönemi'nin önemli kişilerinden, emekli bir bakandır. Geleneklerine bağlı, bütün ruhuyla "İstanbulin" denilen devrin temsilcisidir. Konağın diğer sakinleri; Naim Efendi'nin kızı Sekine, Avrupa hayranı ve müsrif damadı Servet Bey ve torunları Seniha ile Cemil'dir.

Delikanlılık çağına henüz girmiş olan Cemil, yaşının çok ötesinde sefahat alemine dalmıştır. Seniha ise moda düşkünü, aklına eseni yapan, şımarık, kolaylıkla bunalan bir genç kızdır. Avrupai hayat tarzına özenen damadı ve torunlarının hareketleri Naim Efendi'ye çok yabancıdır. Ancak karısının ölümünden sonra evin idaresi damadına geçmiş, hem maddi hem de manevi anlamda konağın ahvali, Naim Efendi'nin önünü alamayacağı bir duruma girmiştir. 

---------içerik uyarısı----------


Kiralık Konak, I. Dünya Savaşı'na doğru gittiğimiz ve savaşa girdiğimiz yıllarda geçer. Yakup Kadri, Batılılaşmanın ilk dönem sancılarını bir evin içinde yaşayan üç kuşak üzerinden resmetmeye çalışır. Eski bir Osmanlı olan Naim Efendi, onun Türklük ve Müslümanlıktan nefret eden damadı Servet Bey ve Berna Moran'ın deyimiyle "asır sonu" denilen bir kadın tipi olan Seniha'nın hikâyesi kaleme alınmıştır. 


---------içerik uyarısı----------

"Bu ev bazı günler, bazı saatler ona bir mezar gibi görünüyordu. Nefesi darlaşıyor ve sokağa fırlamak, koşmak, haykırmak istiyordu. Ta on dört yaşından beri kalbinde bilmediği yerlerin, görmediği şeylerin, tanımadığı kimselerin hasreti vardı. Fransızca, 'Nereye kaçmalı?' sözü dilinde daima nakarattı. Bu memlekette ve bu konakta ona her şey dar, az ve adi görünüyordu."


Seniha'nın Batılı zevklerinden biri evde haftada bir düzenlediği çay partileridir. Bu partilerin müdavimlerinden Faik Bey Avrupa'da yaşamış, havai, kural tanımaz, Seniha'ya bu anlamda cazip gelen bir delikanlıdır. Yine konağa sıklıkla gelen Hakkı Celis ise Naim Efendi'nin yeğenidir ve şair ruhlu, ağır başlı, namuslu biri olarak Faik Bey'in zıddıdır. Seniha'ya âşıktır ama bunu söylemeye dahi cesaret edemez. Seniha Hakkı Celis'in aşkına karşılık vermek şöyle dursun, onu sıkıcı bulur ve umursamaz.

Seniha hayatından hiç memnun değildir, sinir krizleri geçirip durur. İyi gelir diye onu Büyükada'daki halasının köşküne gönderirler. Burada da Faik Bey'in katıldığı partiler düzenlenir. Seniha ve Faik, bu partilerden birinde birbirlerine yakınlaşırlar ve Seniha ona kendini teslim eder. 

---------içerik uyarısı----------


Seniha karakteri romanda Yakup Kadri'nin, hakkında tam bir karar veremediği bir karakter izlenimi verir. Bazen bencil, bazen fedakâr, bazen sevecen, bazen zalim, bazen iyi, bazen de kötüdür. Alafranga bir züppe tipi olması gereken Seniha, gerçekçi bir yazarın elinde sürekli ruhsal değişimler yaşan, tiple karakter arasında gidip gelen bir kişiye dönüşmüştür. Bir kültür buhranının kurbanı olarak Seniha, kötü sona doğru hızla yuvarlanmaktadır. 

Niyazi Akı, Yakup Kadri hakkında şöyle der: Yazar dışa ait hususlarda son derece ilerlemeye açık, yenilikçi bir insandır. Ancak içe ait hususlarda gelenekçiliği savunmuştur. Yakup Kadri'nin yaşadığı dönem, kadın hakları konusunda sıkça konuşulan bir dönemdir. Yazar o dönemki yazılarında kadınların ev hayatında kalmasının, eş ve anne olmasının daha iyi olduğunu savunmuştur.


---------içerik uyarısı----------

"... bir karavanada yüzlerce kişiyle yiyip içmek ve bir tabur içinde saatlerce yürümek ona en hakiki şahsiyetini öğretti ve bir ferdin başlı başına bir keyfiyet olmayıp bir kemiyet içinde bir adet olduğunu hissetti. Onun gözünde münferit hadiselerin artık hiçbir kıymeti yoktur. Bunun içindir ki Seniha'yı son senelerde türeyen yeni bir kadın neslinin muayyen bir örneği ve Naim Efendi'yi memleketin sallanan toprağı altında, ürkerek, bağırmak için çıkmış bir acıklı müstehase telakki ediyor. Ya kendisi neydi?"


Seniha ve Faik Bey'in ilişkisi iyice ilerler ama Faik Bey'in Seniha ile evlenmeye niyeti yoktur. Zengin bir dul bulup parasına konma hevesindedir. Bir gün fena halde borçlanır ve perişan halde Seniha'dan yardım dilenir. Faik Bey'e mücevherlerini veren Seniha, ondan iyice soğur.

Seniha'nın Faik Bey'le beraber olduğu dedikoduları ayyuka çıkınca durumu Naim Efendi de öğrenir. Çok sinirlenen ve üzülen Naim Efendi, bir de üzerine Seniha'nın kırıcı sözleri eklenince fenalaşır. Seniha kimseye haber vermeden Avrupa'ya kaçar. Bu durumdan Naim Efendi'yi suçlayan Servet Bey, ailesini alıp bir apartman dairesine taşınır. 

Maddi durumu iyice kötüleşen Naim Efendi, hasta bir halde konakta yalnız kalır. Ara sıra Hakkı Celis onu ziyaret eder. Hem onun hem de Seniha'nın durumuna çok üzülür ve asker olup savaşa katılmaya karar verir. 

---------içerik uyarısı----------


Hakkı Celis, Berna Moran'a göre romanın mesajını taşıyan kişidir. O, ilk zamanlarda Seniha'nın aşkından gözü başka bir şey görmeyen romantik bir şairken romanın sonlarına doğru alafranga hayatın getirdiği ahlaksızlıkları görerek vatansever bir askere dönüşür. Memleket meselelerinin yanında şahsi meselelerin hiçbir önemi olmadığı bilincine evrilirken romanda örnek tip olarak verilir.

Hakkı Celis, romanın başlarında tıpkı Yakup Kadri'nin şairliğinin ilk yıllarındaki gibi Fecr-i Âtî düşüncesiyle şiirler yazar. Yine aynı Yakup Kadri gibi ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumlardan dolayı sanata bakışını değiştirir. Vatan ve milletin tehlikede olduğu bir süreçte gerçek aşk, vatan ve millete yönelmelidir, düşüncesini benimser.


---------içerik uyarısı----------

"Konak, Naim Efendi'yle beraber her gün biraz daha yıkılıp gidiyordu. Vakıa sağı solu yangın viraneleriyle çevrilmiş olan bu evin harici manzarası pek mağmum bir şeydi, fakat asıl içine girildikten sonradır ki insanın kalbine korku ile karışık derin bir kasvet çöküyordu."


Konakta yalnız kalan Naim Efendi kız kardeşinin ısrarıyla konak için kiralık ilanı verir. O, böyle perişan haldeyken Servet Bey'in apartmanında ziyafetler düzenleniyordur. Seniha Avrupa'da para sıkıntısı çekmiş, hayal kırıklığıyla evine dönmüştür. Hakkı Celis onu ziyarete gider ve Seniha'nın değiştiğini fark eder. Ancak aşkına karşılık bulamayacağını anlar ve savaşa katılır.

Bir gün Servet Beylerin evindeki partide Seniha zengin bir iş adamını nişanlısı olarak tanıtır. O sırada salondaki bir misafirden Hakkı Celis'in Anafartalar'da şehit olduğunu öğrenir ancak hiçbir tepki vermez.  

---------içerik uyarısı----------


Konağın dağılıp satışa çıkarılmasıyla biten romanda mekanların ayrı bir önemi olduğunu söyleyebiliriz. Naim Efendi ile özdeşleşen konak, Servet Bey'in kiraladığı apartman dairesi ve Seniha'nın kaçtığı Avrupa otelleri... Akademisyen İbrahim Tüzer'in yorumuyla bütün bu kimlik çatışmasının ortasında karakterler evlerini, evrenlerini aramaktadırlar.

Konağa ölümüne sahip çıkan Naim Efendi eskiyi temsil eder. Sadece bu romanda değil, o yıllarda yazılan pek çok romanda konak sembolü, Osmanlı'yı simgeler. Yakup Kadri'nin de tıpkı Naim Efendi gibi geçmişe özlem duyduğunu onun yazdığı yazılardan anlayabiliyoruz. Apartman dairesi ise yeniyi, Batı'dan gelen yeni yaşam tarzını temsil etmektedir. 

Kiralık Konak, bir medeniyet anlayışının üç kuşaklık hikâyesidir. Yakup Kadri'nin usta kaleminden çıkan bu roman, ülkemizin geçirdiği bu sancılı günlerin anlaşılmasına ışık tutmak üzere okurunu beklemeye devam ediyor.


Kiralık Konak bir müziğe dönüşebilseydi:


Fotoğraf: ikizlerinsatirlari (İnstagram)







 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKÇE YAZILMIŞ İLK ROMAN: TAAŞŞUK-I TALAT VE FİTNAT

BİR İRONİNİN ROMANI: SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

BİR İDEOLOJİNİN ROMANI: TURFANDA MI YOKSA TURFA MI